3. OYUN
PADİŞAHIM ÇOK YAŞA
Başkan
Yazman
1.Üye
2.Üye
Savcı
Gizli Tanık
Sanık
(Az ışıkta sahne/dekor düzenlemesi.
Sahnede “PADİŞAHIM ÇOK YAŞA” ve daha
küçük boyutta “399. OTURUM” yazıları.
Mahkeme salonu. Kürsü, yazman masası, sandalyeler. Kürsüde ve yazman masasında
iki bilgisayar ekranı. Sanık/sanıklar bölmesi. Kürsünün arkasında, duvarda “TE’NİN 405. ÖZEL MAHKEMESİ”, “PADİŞAHIM
ÇOK YAŞA” ve “YIL 2025” yazıları. Dekor son derece sade ve yalın. Sanıklar, avukatlar, izleyiciler fotoğraf/slâytla
gösterilebilir. Oyun açılışında bir süre masasında put gibi hareketsiz
oturmakta olan yazmanı izleriz. Sonra mahkeme başkanı, iki yargıç üye ve savcı
kendi aralarında gülerek, birbirleriyle şakalaşarak salona girerler. Giysileri
öncekilerden değişiktir. Yazman ayağa kalkar; yargıçlar ve savcı yerlerini
alınca yazman da oturur.)
BAŞKAN - (Salonu süzerek) Te’nin 405.
Özel Mahkemesinin 399. Oturumunu açıyorum.
Gizli tanıkların dinlenmesine devam ediyoruz. (Önündeki dosyayı karıştırarak Sıra 77.
Gizli tanıkta. Huzura getirilsin. (Gizli
tanık huzura alınır.)
Adını söyle…
G. TAN. - Gerçek adımı mı, uydurma
adımı mı?
BAŞKAN - Gerçek adını niye söyleyesin ki, o zaman senin gizli tanıklığın
nerede kalacak!
G. TAN. - O zaman uydurma adımı da
söylemeyeyim. Söylersem herkes tanır beni.
BAŞKAN - İyi, hadi söyleme. Biz seni
77. Gizli Tanık diye yazalım. Anlat bakalım ne biliyorsun.
G. TAN. - Sanığın evi de bizim evimiz
de 3. Osman caddesindedir.
BAŞKAN - Hangi 3. Osman?
G. TAN. - Padişah 3. Osman.
BAŞKAN - 3. Osman olamaz. Bizim bildiğimiz iki Osman var. 1. Osman; yani devletin kurucusu Osman Bey ve
bir de Genç Osman… 3. Osman nerden çıktı?
G. TAN. - Bu yeni çıktı Başkanım.
BAŞKAN - Canım olmayan bir şey nasıl çıkar? Var mı, Osmanlı’nın tarihinde 3. Osman Yok. Şimdi var mı?
Yok…
G. TAN. - Tedbir olarak Başkanım, bir
de ileriyi görüş meselesi. Nasıl olsa bir gün başımıza
bir Osman gelir varsayım ve düşüncesiyle, öngörüsüyle, şimdiden cadde ve meydanlara adını
koyuyorlar.
BAŞKAN - Hangi sivri akıllının aklıymış bu söylesene!
G. TAN. - Söylemeyeyim Başkanım.
BAŞKAN - Söyle, söyle…
G. TAN. - O zaman kulağınıza söyleyeyim.
(Kürsüye gider, Başkanın kulağına fısıldar) Başkan Te…
BAŞKAN - (Yüzü değişir) Haa, tabii
canım; muhteşem… 3.Osman… Şahane bir buluş. Tarih
yazmak buna denir işte… (Yazmana) Bu
son kısmı, sivri akıllıları zabıtlardan çıkar kızım. Onun yerine
tarih yazmak bölümünü koy. (Tanığa) Neyse canım, bunlar derin
konular. Biz işimize bakalım. Yani bu caddenin
adı 3. Osman’dan önce neydi? Bizi ilgilendiren burası.
G. TAN. - Millet Caddesi. Ondan önce
de Cumhuriyet Caddesiydi.
BAŞKAN - Esasa gelirsek. Yani sanıkla evleriniz 3. Osman Caddesinde ise ne
olmuş?
G. TAN. - Sanık ve arkadaşları buradaki
evlerinde hükümet darbesi için gizli gizli toplanıyorlardı. Ben bu toplantıların
birisine tanık oldum. Buna ilişkin CD.
kayıtları mevcuttur.
BAŞKAN - (Savcı’ya dönerek) Savcı
Bey, var mıdır böyle bir CD. kaydı?
SAVCI
- Vardır Başkanım. Yoksa da temin ederiz.
BAŞKAN - Ama aslı olacak.
SAVCI
- Aslı yoktur, aslının kopyası mevcuttur.
BAŞKAN - Aslı niye yok!
SAVCI
- Aslı Başkanımız Te’nin kozmik odasında
mevcuttur.
BAŞKAN - İsteyin.
SAVCI
- İstedik. Ancak Başkanımız Te kopyasını
gönderdi. Yalnız kopyası Te damgalı olup aynen aslı gibidir.
BAŞKAN - Neyse… Bu CD’lerde tanığın sözünü ettiği caddenin adı ne olarak geçiyor?Bize bu gerekli 3. Osman mı, Millet ya
da Cumhuriyet Caddesi mi?..
SAVCI
- Başkanım, bizde her türlü CD mevcut. Her
ihtimale karşı her türlü CD’yi hazırladık.
Hem aslının kopyaları olan CD’lerimizde, hem aslının kopyası dışındaki CD’lerimizde her
çeşidinden cadde, sokak, mahalle vb. yerlerin isimleri
garantili olarak vardır. Mahkemeniz hangi çeşidini isterse ibraz etmeye hazırız. Eğer bu
CD’lerde eksik bir husus bulursanız, yenisini de temin ederiz. O bakımdan müsterih…
BAŞKAN - (Savcının sözünü keserek) Tamam,
tamam… (Tanığa dönerek) Anlat bakalım;
ne diyordun sen?..
G. TAN. - Başkanım, söylediğim gibi
biz sanıkla aynı caddede oturuyorduk, evlerimiz
birbirine çok yakındı. Sanık ve arkadaşları, sanığın evinde hükümeti
düşürmek için sık sık toplanıp darbe planları yapıyorlardı.
BAŞKAN - Nerden biliyorsun?
G. TAN. - Dedim ya Başkanım, evlerimiz
yakındı. Sanığın evi tek katlıydı. Bahçe içindeydi.
Ben geceleri gizlice evinin bahçesine girip pencerenin altında konuşmaları dinlerdim. Hatta
bir defasında kadınlı erkekli çok kalabalık olarak
toplanmışlar, darbe için çok gizli bir plan yapmışlardı.
BAŞKAN - Peki bunlar örgüt müydü? Ortada bir örgüt var mıydı?..
G. TAN. - Kesin vardı.
BAŞKAN - Nerden biliyorsun?
G. TAN. - Başkanım, içlerinde bir teğmen,
bir albay, iki general vardı. Yani bu sebeple darbeci bir örgüt
olduğu kesin.
BAŞKAN - Generallerden birisi bu sanık mıydı?
G. TAN. - Yok Başkanım, sanık albaydı.
BAŞKAN - Sen başka bir olayın tanığısın herhalde…Yoksa sen bizim belirlediğimiz
tanık değil misin?
G. TAN. - Yanlışlık yok Başkanım.
BAŞKAN - Nasıl yanlışlık yok! Biz burada generali yargılıyoruz, sen albay
diyorsun.
G. TAN. - O zaman albaydı Başkanım,
sonradan general oldu.
BAŞKAN - Doğru ya; şimdi 2025 yılındayız; sen ise 20 yıl öncesini falan anlatıyorsun Yani Cumhuriyet dönemini, ya
da Millet dönemini… Allah Allah, demek bu
kadar yıl geçmiş. Şimdi anlat bize örgütü…
G. TAN. - Başkanım, kadınlı erkekli
çok azılı bir darbe örgütüydü. Hatta çocuklar bile
vardı.
BAŞKAN - Çocukları nerden biliyorsun; gördün mü?
G. TAN. - Perdeler kapalıydı, göremedim. Ancak örgütte kadınların ve çocuklar olduğunu
seslerinden anladım.
BAŞKAN - Peki, devam et. Ne
konuşuyorlardı?
G. TAN. - Başkanım, kadınlı erkekli,
“Bu böyle yürümez, böyle gitmez!” diyorlardı. "Bu
kökten bozuk, düzeltmekle, onarmakla olmaz!” diyorlardı.“Konuşmanın faydası yok, harekete geçelim,” diyorlardı. Sonra şifreli konuşuyorlardı. “Dayınlar o işi
halletmişler mi?”, “Falan yerdekiler ne yapıyorlarmış?...”
gibi. Sonra Başkanım en önemlisi bir plandan söz ediyorlardı. Şunun gibi laflar:
“-
Şu plana bir daha bakalım.”
“-
Oraya değil, o parça buraya konacak.”
“-
Hayır, hayır o yoldan değil, şu 3. yoldan. Bakın planda görülüyor.”
“-
Şurada bir aksilik çıkacak diye çok korkuyorum.”
“-
Harekete buradan başlayacağız değil mi?”
“-
Evet, evet. Planda nasıl görülüyorsa öyle.”
“-
Bakın tam tünelden geçerken elektrikler bir kesilirse…”
BAŞKAN - Tamam. Anlaşıldı. Örgüt olduğu besbelli ve tam bir darbe plan ve hareketi.
Bu durumda sen ne yaptın?
G. TAN. - Bu durumda artık daha çok bekleyemedim. Doğru en yakın karakola
koşup olanları, duyduklarımı bir bir anlattım. Hemen o gece
örgüt evine bir baskın
yapıldı; örgüt mensupları planlarıyla birlikte suçüstü yakalandı. Gazeteler sonraki gün, darbe
yapıp demokratik düzeni yıkmak isteyen bir gizli
örgütün ele geçirilip çökertildiğini yazdılar.
BAŞKAN - Başka?..
G. TAN. - Başka
bilgim yok Başkanım. Benim bildiklerim bu kadar…
BAŞKAN - Peki, geç yerine… (Sanığa) Gizli tanığı dinlediniz. Ne diyorsunuz?
SANIK
- Başkanım, sanık bizce gizli tanık değil.
Kendisini çok iyi tanıyorum. Dediği
gibi evlerimiz yakındı; bizim bahçeli bir evimiz vardı; aynı yerde, Cumhuriyet caddesinde oturuyorduk ve sanığın
buraya kadar anlattıkları doğrudur.
Ancak…
BAŞKAN - (Sanığın sözünü keserek) Yani
gizli örgütü, askeri darbeyi ve suçunuzu kabul
ediyorsunuz.
SANIK
- Hayır, hiçbirini kabul etmiyorum.
BAŞKAN - Tanığın beyanlarına itiraz etmediniz. Üstelik anlattıklarının doğru olduğunu
bile söylediniz. Şimdi de suçunuzu kabul etmiyorsunuz?
SANIK
- Sayın Başkan, ben ancak diyerek olayı
açıklayacağım sırada cümlemi tamamlamama fırsat tanımadan
sözümü kestiniz. İzninizle açıklayayım.
BAŞKAN - Buyurun…
SANIK
- Özetle, çok kısa olarak anlatacağım. Tanığın
belirttiği tarihlerde, çocuklarımın Fransa’daki
amcaları, yani kardeşim, bayram armağanı olarak
çocuklara bir oyuncak tren göndermiş. Ama devasa bir tren. Köprüleri, tünelleri, alt-üst
geçitleri, yollarıyla odaya zor sığan öylesine büyük
bir oyuncak işte. Oyuncağın planı, krokisi, kurulum ve kullanma kılavuzu
olduğu, üstelik elektrikten ve bu işlerden anlayan bir dostumuz da yardım ettiği halde
oyuncağı kurup çalıştıramadık. Sonra, tanığın sözünü
ettiği olay günü, hısım akraba, eş dost
toplanıp, bir de profesyonel elektrikçi bulup
oyuncağı kurup çalıştırmak istedik. Ancak bütün
uğraşlarımıza rağmen yine başaramadık.
Biz oyuncağın kurulması için
uğraşırken evi polisler bastı ve oyuncağı, oyuncağın eki kurulum ve kullanım kılavuzlarını,
kurulum plan ve krokilerini alıp hepimizi derdest karakola götürdüler. Sonraki gün de gazeteler
tanığın belirttiği darbe manşetleriyle
çıktı. Ama ondan bir sonraki günün gazete manşetleri de şöyleydi:
“-
Meğer yürümeyen oyuncak trenmiş…”
“-
Başka şehirlerdeki akrabalar Dayı ve Teyze yüzünden…”
“-
Demokrasi mi, çocuk oyuncağı mı?..”
“-
Elektrikler sık sık kesilince…”
“-
Fransızların son icadı oyuncak elektrikli trenin yaptıkları…”
“-
Onlarca milyon liralık oyuncak bozulunca…”
“-
Darbe değil, oyuncakmış…”
İşte olayın hikâyesi budur sayın Başkanım ve
benim söyleyecek başka bir sözüm
yoktur.
BAŞKAN - (Elini çenesine koyup düşünür,
sağa sola bakınır. Sonra sanığa) Peki, sizi niye tutukladık? Bu olaydan ötürü mü?
SANIK
- Evet. Hem de aradan yıllar geçtikten,
ben albaylıktan generalliğe terfi ettikten
sonra.
BAŞKAN - Hakkınızda başka iddia,
başka darbe girişimi yok mu? Hani Patates Darbesi, Sapan
Darbesi, Domuz Darbesi gibi?..
SANIK
- Yok. Yalnızca bu Oyuncak Darbesi var.
BAŞKAN - (Savcıya) Savcı Bey, sanık
hakkında iddianamede başka suçlama yok mu?
SAVCI
- Yok sayın Başkanım. Yalnızca bu suçlama
var. Ancak, bizce oyuncak, gizli
örgütü ve darbe plan ve toplantılarını kamufle etmek için getirilmiş. Sanıkların asıl amacı hükümete karşı
darbe yapmak…
BAŞKAN - (Bir süre düşündükten sonra
sanığa) Kaç yıldır tutuklusunuz?
SANIK
- 15 yıl, 2 ay, 17 gün…
BAŞKAN - Vay vay vay… Epey de olmuş…
SANIK
- Tahliye talebinde bulunuyorum. Tutukluluk
halimin kaldırılarak salıverilmeme karar verilmesini
istiyorum.
BAŞKAN - (Düşünür) Biz dosyanı
inceleyelim. Dosyada bilirkişi raporu yoksa emanette
kayıtlı planların oyuncağa ait olup olmadığı konusunda bilirkişiden
rapor alalım. Planlar oyuncağa ait ise başkaca darbe planı olup olmadığını araştıralım. Bunun
için çeşitli yerlere müzekkereler yazalım. Gereği
Düşünüldü: Bütün bu nedenlerle sanığın tutukluluk halinin devamına, duruşmanın falan
tarihe…
(Sahne kararır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder