21 Nisan 2014 Pazartesi


 
3. OYUN
 
PADİŞAHIM ÇOK YAŞA

Kişiler:
Başkan
Yazman
1.Üye
2.Üye
Savcı
Gizli Tanık
Sanık
                
(Az ışıkta sahne/dekor düzenlemesi. Sahnede “PADİŞAHIM ÇOK YAŞA” ve daha küçük boyutta “399. OTURUM” yazıları. Mahkeme salonu. Kürsü, yazman masası, sandalyeler. Kürsüde ve yazman masasında iki bilgisayar ekranı. Sanık/sanıklar bölmesi. Kürsünün arkasında, duvarda “TE’NİN 405. ÖZEL MAHKEMESİ”,  “PADİŞAHIM ÇOK YAŞA”  ve “YIL 2025” yazıları. Dekor son derece sade ve yalın. Sanıklar,  avukatlar, izleyiciler fotoğraf/slâytla gösterilebilir. Oyun açılışında bir süre masasında put gibi hareketsiz oturmakta olan yazmanı izleriz. Sonra mahkeme başkanı, iki yargıç üye ve savcı kendi aralarında gülerek, birbirleriyle şakalaşarak salona girerler. Giysileri öncekilerden değişiktir. Yazman ayağa kalkar; yargıçlar ve savcı yerlerini alınca yazman da oturur.)
             
BAŞKAN - (Salonu süzerek) Te’nin 405. Özel Mahkemesinin 399. Oturumunu  açıyorum. Gizli tanıkların dinlenmesine devam ediyoruz. (Önündeki dosyayı karıştırarak Sıra 77. Gizli tanıkta. Huzura getirilsin. (Gizli tanık huzura alınır.) Adını söyle…
G. TAN.     - Gerçek adımı mı, uydurma adımı mı?
BAŞKAN   - Gerçek adını niye söyleyesin ki, o zaman senin gizli tanıklığın nerede kalacak!
G. TAN.     - O zaman uydurma adımı da söylemeyeyim. Söylersem herkes tanır beni.
BAŞKAN   - İyi, hadi söyleme. Biz seni 77. Gizli Tanık diye yazalım. Anlat bakalım  ne  biliyorsun.
G. TAN.     - Sanığın evi de bizim evimiz de 3. Osman caddesindedir.
BAŞKAN  - Hangi 3. Osman?
G. TAN.   - Padişah 3. Osman.
BAŞKAN - 3. Osman olamaz. Bizim bildiğimiz iki Osman var. 1. Osman; yani devletin kurucusu Osman Bey ve bir de Genç Osman… 3. Osman nerden çıktı?
G. TAN.    - Bu yeni çıktı Başkanım.
BAŞKAN  - Canım olmayan bir şey nasıl çıkar? Var mı, Osmanlı’nın tarihinde 3.  Osman Yok. Şimdi var mı? Yok…                           
G. TAN.   - Tedbir olarak Başkanım, bir de ileriyi görüş meselesi. Nasıl olsa bir gün başımıza bir Osman gelir varsayım ve düşüncesiyle, öngörüsüyle, şimdiden cadde ve meydanlara adını koyuyorlar.
BAŞKAN  - Hangi sivri akıllının aklıymış bu söylesene!
G. TAN.    - Söylemeyeyim Başkanım.
BAŞKAN - Söyle, söyle…
G. TAN.   - O zaman kulağınıza söyleyeyim. (Kürsüye gider, Başkanın kulağına fısıldar) Başkan Te…
BAŞKAN  - (Yüzü değişir) Haa, tabii canım; muhteşem… 3.Osman… Şahane bir buluş. Tarih yazmak buna denir işte… (Yazmana) Bu son kısmı, sivri akıllıları zabıtlardan çıkar kızım. Onun yerine tarih yazmak bölümünü koy. (Tanığa) Neyse canım, bunlar derin konular. Biz işimize bakalım. Yani bu  caddenin adı 3. Osman’dan önce neydi? Bizi ilgilendiren burası.    
G. TAN.     - Millet Caddesi. Ondan önce de Cumhuriyet Caddesiydi.
BAŞKAN  - Esasa gelirsek. Yani sanıkla evleriniz 3. Osman Caddesinde ise ne olmuş?
G. TAN.   - Sanık ve arkadaşları buradaki evlerinde hükümet darbesi için gizli gizli                     toplanıyorlardı. Ben bu toplantıların birisine tanık oldum. Buna ilişkin CD. kayıtları mevcuttur.
BAŞKAN   - (Savcı’ya dönerek) Savcı Bey, var mıdır böyle bir CD. kaydı?
SAVCI        - Vardır Başkanım. Yoksa da temin ederiz.
BAŞKAN   - Ama aslı olacak.
SAVCI        - Aslı yoktur, aslının kopyası mevcuttur.
BAŞKAN   - Aslı niye yok!
SAVCI        - Aslı Başkanımız Te’nin kozmik odasında mevcuttur.
BAŞKAN   - İsteyin.
SAVCI      - İstedik. Ancak Başkanımız Te kopyasını gönderdi. Yalnız kopyası Te damgalı olup aynen aslı gibidir.
BAŞKAN  - Neyse… Bu CD’lerde tanığın sözünü ettiği caddenin adı ne olarak geçiyor?Bize bu gerekli  3. Osman mı, Millet ya da Cumhuriyet Caddesi mi?..  
SAVCI     - Başkanım, bizde her türlü CD mevcut. Her ihtimale karşı her türlü CD’yi  hazırladık. Hem aslının kopyaları olan CD’lerimizde, hem aslının kopyası dışındaki CD’lerimizde her çeşidinden cadde, sokak, mahalle vb. yerlerin isimleri garantili olarak vardır. Mahkemeniz hangi çeşidini isterse ibraz etmeye hazırız. Eğer bu CD’lerde eksik bir husus bulursanız, yenisini de temin ederiz. O bakımdan müsterih…
BAŞKAN  - (Savcının sözünü keserek) Tamam, tamam… (Tanığa dönerek) Anlat  bakalım; ne diyordun sen?..
G. TAN.    - Başkanım, söylediğim gibi biz sanıkla aynı caddede oturuyorduk,  evlerimiz birbirine çok yakındı. Sanık ve arkadaşları, sanığın evinde   hükümeti düşürmek için sık sık toplanıp darbe planları yapıyorlardı.
BAŞKAN  - Nerden biliyorsun?
G. TAN.    - Dedim ya Başkanım, evlerimiz yakındı. Sanığın evi tek katlıydı. Bahçe  içindeydi. Ben geceleri gizlice evinin bahçesine girip pencerenin altında konuşmaları dinlerdim. Hatta bir defasında kadınlı erkekli çok kalabalık  olarak toplanmışlar, darbe için çok gizli bir plan yapmışlardı.
BAŞKAN   - Peki bunlar örgüt müydü? Ortada bir örgüt var mıydı?..
G. TAN.     - Kesin vardı.
BAŞKAN  - Nerden biliyorsun?
G. TAN.    - Başkanım, içlerinde bir teğmen, bir albay, iki general vardı. Yani bu sebeple darbeci bir örgüt olduğu kesin.
BAŞKAN  - Generallerden birisi bu sanık mıydı?
G. TAN.     - Yok Başkanım, sanık albaydı.  
BAŞKAN  - Sen başka bir olayın tanığısın herhalde…Yoksa sen bizim belirlediğimiz tanık değil misin?
G. TAN.      - Yanlışlık yok Başkanım.
BAŞKAN   - Nasıl yanlışlık yok! Biz burada generali yargılıyoruz, sen albay diyorsun.
G. TAN.      - O zaman albaydı Başkanım, sonradan general oldu.
BAŞKAN  - Doğru ya; şimdi 2025 yılındayız; sen ise 20 yıl öncesini falan anlatıyorsun Yani Cumhuriyet dönemini, ya da Millet dönemini… Allah Allah, demek  bu kadar yıl geçmiş. Şimdi anlat bize örgütü…
G. TAN.      - Başkanım, kadınlı erkekli çok azılı bir darbe örgütüydü. Hatta çocuklar bile vardı.
BAŞKAN   - Çocukları nerden biliyorsun; gördün mü?
G. TAN.   - Perdeler kapalıydı, göremedim. Ancak örgütte kadınların ve çocuklar olduğunu seslerinden anladım.
BAŞKAN   - Peki, devam et. Ne konuşuyorlardı?
G. TAN.   - Başkanım, kadınlı erkekli, “Bu böyle yürümez, böyle gitmez!” diyorlardı. "Bu kökten bozuk, düzeltmekle, onarmakla olmaz!” diyorlardı.“Konuşmanın faydası yok, harekete geçelim,”  diyorlardı. Sonra şifreli konuşuyorlardı. “Dayınlar o işi halletmişler mi?”, “Falan yerdekiler ne  yapıyorlarmış?...” gibi. Sonra Başkanım en önemlisi bir plandan söz ediyorlardı. Şunun gibi laflar:
                 “- Şu plana bir daha bakalım.”
                 “- Oraya değil, o parça buraya konacak.”
                 “- Hayır, hayır o yoldan değil, şu 3. yoldan. Bakın planda görülüyor.”
                 “- Şurada bir aksilik çıkacak diye çok korkuyorum.”
                 “- Harekete buradan başlayacağız değil mi?”
                 “- Evet, evet. Planda nasıl görülüyorsa öyle.”
                 “- Bakın tam tünelden geçerken elektrikler bir kesilirse…”
BAŞKAN  - Tamam. Anlaşıldı. Örgüt olduğu besbelli ve tam bir darbe plan ve hareketi. Bu durumda sen ne yaptın?
G. TAN.   - Bu durumda artık daha çok bekleyemedim. Doğru en yakın karakola koşup olanları, duyduklarımı bir bir anlattım. Hemen o gece örgüt evine bir baskın yapıldı; örgüt mensupları planlarıyla birlikte suçüstü yakalandı. Gazeteler sonraki gün, darbe yapıp demokratik düzeni yıkmak isteyen bir gizli örgütün ele geçirilip çökertildiğini yazdılar.
BAŞKAN  - Başka?..
G. TAN.    - Başka bilgim yok Başkanım. Benim bildiklerim bu kadar…
BAŞKAN  - Peki, geç yerine… (Sanığa) Gizli tanığı dinlediniz. Ne diyorsunuz?
SANIK     - Başkanım, sanık bizce gizli tanık değil. Kendisini çok iyi tanıyorum. Dediği gibi evlerimiz yakındı; bizim bahçeli bir evimiz vardı; aynı yerde, Cumhuriyet caddesinde oturuyorduk ve sanığın buraya kadar anlattıkları doğrudur. Ancak…
BAŞKAN - (Sanığın sözünü keserek) Yani gizli örgütü, askeri darbeyi ve suçunuzu kabul ediyorsunuz.
SANIK       - Hayır, hiçbirini kabul etmiyorum.
BAŞKAN - Tanığın beyanlarına itiraz etmediniz. Üstelik anlattıklarının doğru olduğunu bile söylediniz. Şimdi de suçunuzu kabul etmiyorsunuz?
SANIK     - Sayın Başkan, ben ancak diyerek olayı açıklayacağım sırada cümlemi  tamamlamama fırsat tanımadan sözümü kestiniz. İzninizle açıklayayım.
BAŞKAN - Buyurun…
SANIK    - Özetle, çok kısa olarak anlatacağım. Tanığın belirttiği tarihlerde, çocuklarımın Fransa’daki amcaları, yani kardeşim, bayram armağanı olarak çocuklara bir oyuncak tren göndermiş. Ama devasa bir tren. Köprüleri, tünelleri, alt-üst geçitleri, yollarıyla odaya zor sığan öylesine büyük bir oyuncak işte. Oyuncağın planı, krokisi, kurulum ve kullanma kılavuzu olduğu, üstelik elektrikten ve bu işlerden anlayan bir dostumuz da yardım ettiği halde oyuncağı kurup çalıştıramadık. Sonra, tanığın sözünü ettiği olay günü, hısım akraba, eş dost toplanıp, bir de profesyonel elektrikçi bulup oyuncağı kurup çalıştırmak istedik. Ancak bütün uğraşlarımıza   rağmen yine başaramadık. Biz oyuncağın kurulması için uğraşırken evi polisler bastı ve oyuncağı, oyuncağın eki kurulum ve kullanım kılavuzlarını, kurulum plan ve krokilerini alıp hepimizi derdest  karakola götürdüler. Sonraki gün de gazeteler tanığın belirttiği darbe manşetleriyle çıktı. Ama ondan bir sonraki günün gazete manşetleri de  şöyleydi:
                 “- Meğer yürümeyen oyuncak trenmiş…”
                 “- Başka şehirlerdeki akrabalar Dayı ve Teyze yüzünden…”
                 “- Demokrasi mi, çocuk oyuncağı mı?..”
                 “- Elektrikler sık sık kesilince…”
                 “- Fransızların son icadı oyuncak elektrikli trenin yaptıkları…”
                 “- Onlarca milyon liralık oyuncak bozulunca…”
                 “- Darbe değil, oyuncakmış…”
                 İşte olayın hikâyesi budur sayın Başkanım ve benim söyleyecek başka bir sözüm yoktur.
BAŞKAN - (Elini çenesine koyup düşünür, sağa sola bakınır. Sonra sanığa) Peki, sizi  niye tutukladık? Bu olaydan ötürü mü?
SANIK      - Evet. Hem de aradan yıllar geçtikten, ben albaylıktan generalliğe terfi ettikten sonra.
BAŞKAN - Hakkınızda başka iddia, başka darbe girişimi yok mu? Hani Patates Darbesi, Sapan Darbesi, Domuz Darbesi gibi?..
SANIK      - Yok. Yalnızca bu Oyuncak Darbesi var.
BAŞKAN  - (Savcıya) Savcı Bey, sanık hakkında iddianamede başka suçlama yok mu?
SAVCI     - Yok sayın Başkanım. Yalnızca bu suçlama var. Ancak, bizce oyuncak, gizli örgütü ve darbe plan ve toplantılarını kamufle etmek için getirilmiş. Sanıkların asıl amacı hükümete karşı darbe yapmak…
BAŞKAN   - (Bir süre düşündükten sonra sanığa) Kaç yıldır tutuklusunuz?
SANIK      - 15 yıl, 2 ay, 17 gün…
BAŞKAN - Vay vay vay… Epey de olmuş…
SANIK    - Tahliye talebinde bulunuyorum. Tutukluluk halimin kaldırılarak salıverilmeme karar verilmesini istiyorum.
BAŞKAN - (Düşünür) Biz dosyanı inceleyelim. Dosyada bilirkişi raporu yoksa emanette kayıtlı planların oyuncağa ait olup olmadığı konusunda bilirkişiden rapor alalım. Planlar oyuncağa ait ise başkaca darbe planı olup olmadığını araştıralım. Bunun için çeşitli yerlere müzekkereler yazalım. Gereği Düşünüldü: Bütün bu nedenlerle sanığın tutukluluk halinin devamına, duruşmanın falan tarihe…
                                                            (Sahne kararır.)  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder