21 Nisan 2014 Pazartesi


 
4. OYUN

BU İŞLER NASIL İŞLER?..

 
Kişiler:
Başkan
Yazman
1.Üye
2.Üye
Savcı
1.Sanık
2.Sanık
3.Sanık
 
(Az ışıkta sahne/dekor düzenlemesi. Sahnede “BU İŞLER NASIL İŞLER?..” ve daha küçük boyutta “3. OTURUM” yazıları. Mahkeme salonu. Kürsü, yazman masası, sandalyeler. Kürsüde ve yazman masasında iki bilgisayar ekranı. Sanık/sanıklar bölmesi, Kürsünün arkasında, duvarda “TE’NİN 28. ÖZEL MAHKEMESİ” yazısı. Dekor son derece sade ve yalın. Sanıklar, avukatlar, izleyiciler fotoğraf/slâytla gösterilebilir. Oyun açılışında Başkan, yargıç üyeler, savcı ve yazman yerlerinde put gibi hareketsiz durmaktalar. Bir süre izleriz. Sonra…)

             

BAŞKAN   - (Üyelere ) Yine darbe davası mı?..

1. ÜYE       - Yok başkanım, bugünkü davamız farklı bir dava…

2. ÜYE       - Bugün casusluk davası izleyeceğiz. Pardon, casusluk davasına bakacağız işte…

BAŞKAN  - İyi iyi… Hep darbe, hep darbe; insan sıkılıyor doğrusu. Yok Güvercin Darbesi, Sandal Darbesi, Çivi Darbesi… Yani darbelerden gına geldi. Yalnız bizim mahkememiz değil, bütün Te’nin Özel Mahkemeleri darbeyle yatıp darbeyle kalkıyorlar. Yani adında darbe olmasa bile her dava eninde sonunda varıp darbeye dayanıyor.

2. ÜYE       - Çok doğru Başkanım, şimdi karanfil devriminin yerini bile karanfil darbesi aldı.

1. ÜYE      - Yani casusluk davası lafını duyunca kalbim küt küt atmaya başladı. Aklıma da hemen meşhur casusumuz İngiliz Kemal geldi. Lavrens’i her defasında nasıl madara etmişti ama.

2. ÜYE   - Ben çocukluğumda, gençliğimde İngiliz Kemal üstüne yazılmış bütün kitapları okumuşumdur. Adam bi kere bir İngiliz’den daha iyi İngilizce bilip konuşuyor. Ne Lavrens’in, ne başka birinin onun Türk olduğunu anlaması mümkün değil. Herkes onu İngiliz sanıyor, o da yapacağını  yapıyor.

BAŞKAN  - Yalnız İngilizce değil. Almanca, İtalyanca, Rumca, Fransızca; sekiz on dili ana dili gibi konuşuyor. Bunun dışında çok iyi bir boksör. 1. Dünya Savaşı sırasında İstanbul’un işgalinde, işgal kuvvetlerinin boks şampiyonunu yenip milli kuvvetlere büyük moral kazandırıyor.

SAVCI      - Aynı zamanda iyi bir yankesici… Ünlü yankesicilerden ders alıyor ve bu casuslukta onun çok işine yarıyor. Öyle ki adamın sırtından ceketini çekip alıyor da adamın haberi bile olmuyor.

BAŞKAN   - Ünlü casuslardan birisi de Mata Hari’dir sanıyorum. Hitler’in sevgilisiydi değil mi?..

SAVCI       - Yok Başkanım, Mata Hari 1. Dünya Savaşı yıllarında casusluk yaptı.

1. ÜYE      - Fransa ve Almanya arasında iki taraflı olarak casusluk yapmaktan Fransızlar tarafından yargılandı ve suçlu bulunarak idam edildi. Mata Hari’nin hayatını, casusluklarını anlatan bir kitap okumuştum. Çok ilginçti.

SAVCI     - Kitap dedin de aklıma geldi. Polisiye romanlar… En ünlüsü Agatha Christie’dir herhalde…

2.ÜYE        - Evet; sonra George Simenon var, Dürrenmatt var…

BAŞKAN  - Ben de Sherlock Holmes’i biliyorum…

SAVCI       - Conan Doyle’nin kendisinden daha ünlü dedektifi…

BAŞKAN  -  Arkadaşlar bu kadar muhabbet yetsin diyelim mi? Duruşmaya başlasak diyorum. Aslında ben çoktan başlayacaktım da dosyayı okumadığımdan ağırdan alıyorum. Gerçi iddianame okundu ama onu da doğru dürüst dinlemedik; bakalım ne yapacağız. En iyisi Savcı Bey bize dosyayı özetleyiversin.

1. ÜYE      - Başkanım, dosyayı ben de okumadım ama çok casusluk romanı okudum, siz de uygun bulursanız bugün duruşmayı ben yönetsem, sanıklara soruları ben sorsam, diyorum.

2. ÜYE       - Başkanım, ben de çok polisiye okudum; ben de yönetebilirim.

BAŞKAN   - Ben varken olur mu canım; usule aykırı.

1. ÜYE       - O zaman sanıkların sorgusunda sorulacak soruları bize danışsanız.   

2. ÜYE       - Öyle yapalım Başkanım, biz kulağınıza fısıldarız…

BAŞKAN  - Olur olur; önce Savcı Bey bize dosyayı bir özetlesin de sonrası kolay… (Savcı, başkan ve üye yargıçlara dosyayı özetler. Sesi duyulmaz. Bir süre izleriz.)

BAŞKAN  - (Savcı’nın açıklaması bittikten sonra zile basar. Gelen mübaşire) Sanıkları, avukatları, izleyicileri, herkesi al içeriye; acele et, duruşmaya başlıyoruz! (Salonda herkes yerini aldıktan sonra etrafı süzer ve oturumu açar.) Te’nin. 28. Özel Mahkemesinin 3. oturumunu açıyorum. Davamız casusluk davası. Sanık sayısı 150. Tutuklu sanık sayısı 66. Savcılık ddianamesini daha önceki iki oturumda okuduk. Şimdi numara sırasıyla sanıkların sorgusunu yapacağız. İlk sanık huzura alınsın.

                    (İlk sanık huzura alınır.)

BAŞKAN - (Yazmana) Kimlik tespitini yap kızım.

                  (Yazman sanığa sorarak kimlik tespitini yapar. Konuşmaları duymayız. Kimlik tespitinden sonra)

BAŞKAN - (1. Sanığa) İddianameyi daha önce okuduk. Ne ile suçlandığınızı biliyorsunuz. Askeriyenin kullandığı uçakların modellerini, tiplerini, teknolojik özelliklerini, dolayısıyla devletin gizli sırlarını gizli örgüt mensubu olarak yabancılara satmakla suçlanıyorsunuz. Bu iddiaya ne diyorsunuz.  

SAVCI     - Satmamış da satma girişiminde bulunmuş sayın Başkanım. Satma işlemini  gerçekleştirememiş.

BAŞKAN   - Savcı Beyi duydunuz. Yani suç teşebbüs safhasında kalmış. Buyurun.

1.SANIK    -  Sayın Başkanım, bu iddialar kesinlikle doğru değil. Benim, bırakınız almayı satmayı; tipini, modelini; bu uçakların varlığından bile haberim yok.  

BAŞKAN   - İnkâr ediyorsunuz ama evinizde yapılan aramada çeşitli uçakların çizimleri, maketleri, uçakların teknolojik özelliklerine ilişkin kayıtlar bulunmuş. Bunların içinde Askeriye tarafından devlet sırrı olarak kabul edilen uçaklar da var. Bu uçaklar konusunda yabancıları bilgilendirmek  asusluk suçunu oluşturur. Deliller aleyhinize…                           

1.SANIK     - Başkanım, benim ilkokulda okuyan bir oğlum var. 4+4+4’ün ilk  4’ünün son sınıfında daha. Bunun aklı fikri uçaklarda. Benim bildiğim küçük çocuklar araba, otomobil sevdalısıdır, bizimki 3 yaşından beri uçaklarla yatıp kalkıyor. Bilgisayar mıdır, Ped midir nedir, elinde bir aygıt durmadan uçakları bulup onlarla oynuyor.. Sonra bunların resimlerini,    özelliklerini bilgisayar çıktısından, yazıcıdan alıp türlerine, çeşitlerine göre ayırıyor, boyuyor, maketini yapıyor, oynuyor falan… İşte polisler evi bastıklarında bu çizimleri, maketleri, uçaklara ilişkin bilgileri bulup alıyorlar ve sonra da beni casuslukla suçluyorlar. Bütün hikâye bu…

BAŞKAN    - Söyledim ya, bu uçakların bazıları üzerinde Askeriyenin gizlilik kaydı var. Yani bu uçaklara ilişkin bilgileri elde bulundurmak bile başlı başına suç. Kaldı ki sizin bir de bu bilgileri Amerikalılara satma girişiminiz var.

1.SANIK    -  Başkanım, bu olay başıma geldikten sonra araştırdım. Askeriyenin gizlilik kaydı koyduğu uçaklar eski model uçaklar. Bu gizlilik kararı ne zaman alındı bilmiyorum ama şimdi bu uçaklara ilişkin tüm bilgilere 3 yaşındaki çocuk bile bir bilgisayar tıkıyla ulaşabiliyor. Yani bunun bir gizliliği kalmamış. Bu bilgi zaten herkesin elinde iken, kim, neden benden satın alsın ya da ben kime satayım!? Sonra biz bu uçakları nerden aldık? Amerika’dan. Amerika bize sattığı uçağın bilgisini neden bizden satın alsın?..

1. ÜYE         - (Başkana doğru eğilerek) Başkanım, bu işte kadın parmağı olup olmadığını sorsanız.

BAŞKAN     - (1. Sanığa) Bak Hakim Bey ne diyor? Bu casusluk işinde kadın parmağı var mı? (1. Üye’ye döner) Yani Mata Hari gibi değil mi?..

1. ÜYE        - Yok Başkanım. Yani sanığı tuzağa düşürüp elindeki belgeleri alabilmek için ya da kadınla birlikteliklerini gizlice kameraya alıp şantaj gibi falan…

BAŞKAN    - (1. Sanığa) Var mı böyle bir durum?

1.SANIK      - Ne ilgisi var! Ortada gizli bir belge mi var ki bunları bana soruyorsunuz!

BAŞKAN    - Tamam, tamam… Başka diyeceğiniz var mı?

1.SANIK     - Yok…

BAŞKAN   - Siz buyurun yerinize geçin… (Mübaşire) İkinci sanık gelsin.

                     (İkinci sanık huzura alınır. Yazman kimlik tespitini yaptıktan sonra sorguya geçilir.)

BAŞKAN  - Siz de casuslukla suçlanıyorsunuz  . Ne diyorsunuz? Evinizde, Askeriyece üzerinde gizlilik kararı olan çeşitli gemi, feribot, yelkenli, denizaltı resim ve maketleri ile bunların kullanımına ilişkin bilgileri ihtiva eden belgeler bulunmuş. Bunları yabancılara satmak istemişsiniz? Bu da mı çocuğun marifeti?

2. SANIK    -  Ne yazık ki öyle. Bizim oğlan da gemilere merak sarmış işte. Başkanım, bakın bütün bu resim ve belgelerin tamamı bilgisayardan alınmıştır. Bu nedenle bunların gizliliğinden, yasaklılık durumundan söz edilemez. Ayrıca, bilgisayardan herkesin ulaşabileceği bu bilgilerin alım satımı da  söz konusu olamaz.

BAŞKAN    - Peki kadın parmağı falan?

2. SANIK    - Yok böyle bir şey Başkanım.

BAŞKAN   - Peki, siz de geçin yerinize. (Mübaşire) 3. Sanık gelsin.    

                     (3. Sanık huzura alınır. Kimlik tespitinden sonra sorguya geçilir.)

BAŞKAN - (3. Sanığa) Sizin de çocuk tabii…

SANIK      - Evet Başkanım.

BAŞKAN  - Anlaşılan bu işlerde kadın parmağı yok da çocuk parmağı var… Buyurun, anlatın.

3.SANIK    - Başkanım, bizimkisi biraz farklı. Bizim oğlan henüz 3 yaşında. 3 yaşında ama elinden hiç kâğıt kalem eksik olmaz. Hiç durmadan bir şeyler karalar durur. Bunlar resme benzemese de herkes yine kendine göre bir şeylere benzetir. Polisler bizim evi bastıklarında nerdeyse iki valiz dolusu bu karalamalara el koymuşlar ve sonra da bunlar yasaklı, gizli silahlar; füze, makineli, top, tank, obüs, bomba, uçak savar resimleri falan diyerek…

                                                                 (Sahne kararır.)  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder