4. OYUN
BU İŞLER NASIL İŞLER?..
Kişiler:
Başkan
Yazman
1.Üye
2.Üye
Savcı
1.Sanık
2.Sanık
3.Sanık
(Az ışıkta sahne/dekor düzenlemesi.
Sahnede “BU İŞLER NASIL İŞLER?..” ve
daha küçük boyutta “3. OTURUM” yazıları.
Mahkeme salonu. Kürsü, yazman masası, sandalyeler. Kürsüde ve yazman masasında
iki bilgisayar ekranı. Sanık/sanıklar bölmesi, Kürsünün arkasında, duvarda “TE’NİN 28. ÖZEL MAHKEMESİ” yazısı.
Dekor son derece sade ve yalın. Sanıklar, avukatlar, izleyiciler fotoğraf/slâytla
gösterilebilir. Oyun açılışında Başkan, yargıç üyeler, savcı ve yazman
yerlerinde put gibi hareketsiz durmaktalar. Bir süre izleriz. Sonra…)
BAŞKAN - (Üyelere ) Yine darbe
davası mı?..
1. ÜYE - Yok başkanım, bugünkü
davamız farklı bir dava…
2. ÜYE - Bugün casusluk davası
izleyeceğiz. Pardon, casusluk davasına bakacağız işte…
BAŞKAN - İyi iyi… Hep darbe, hep darbe; insan sıkılıyor doğrusu. Yok Güvercin
Darbesi, Sandal Darbesi,
Çivi Darbesi… Yani darbelerden gına geldi. Yalnız
bizim mahkememiz değil, bütün Te’nin Özel Mahkemeleri darbeyle yatıp darbeyle
kalkıyorlar. Yani adında darbe olmasa bile her dava
eninde sonunda varıp darbeye dayanıyor.
2. ÜYE - Çok doğru Başkanım, şimdi karanfil
devriminin yerini bile karanfil darbesi aldı.
1. ÜYE - Yani casusluk davası lafını
duyunca kalbim küt küt atmaya başladı. Aklıma da hemen meşhur
casusumuz İngiliz Kemal geldi. Lavrens’i her defasında
nasıl madara etmişti ama.
2. ÜYE - Ben çocukluğumda,
gençliğimde İngiliz Kemal üstüne yazılmış bütün kitapları okumuşumdur. Adam bi kere bir İngiliz’den daha
iyi İngilizce bilip
konuşuyor. Ne Lavrens’in, ne başka birinin onun Türk olduğunu anlaması mümkün değil. Herkes onu
İngiliz sanıyor, o da yapacağını yapıyor.
BAŞKAN - Yalnız İngilizce değil. Almanca, İtalyanca, Rumca, Fransızca; sekiz
on dili ana dili gibi
konuşuyor. Bunun dışında çok iyi bir boksör. 1. Dünya Savaşı sırasında İstanbul’un işgalinde, işgal
kuvvetlerinin boks şampiyonunu yenip milli kuvvetlere
büyük moral kazandırıyor.
SAVCI
- Aynı zamanda iyi bir yankesici… Ünlü
yankesicilerden ders alıyor ve bu casuslukta onun çok işine
yarıyor. Öyle ki adamın sırtından ceketini çekip alıyor da adamın haberi bile
olmuyor.
BAŞKAN - Ünlü casuslardan birisi de Mata Hari’dir sanıyorum. Hitler’in
sevgilisiydi değil mi?..
SAVCI
- Yok Başkanım, Mata Hari 1. Dünya Savaşı
yıllarında casusluk yaptı.
1. ÜYE - Fransa ve Almanya arasında
iki taraflı olarak casusluk yapmaktan Fransızlar
tarafından yargılandı ve suçlu bulunarak idam edildi. Mata Hari’nin hayatını, casusluklarını
anlatan bir kitap okumuştum. Çok ilginçti.
SAVCI
- Kitap dedin de aklıma geldi. Polisiye
romanlar… En ünlüsü Agatha Christie’dir
herhalde…
2.ÜYE
- Evet; sonra George Simenon var, Dürrenmatt
var…
BAŞKAN - Ben de Sherlock Holmes’i biliyorum…
SAVCI
- Conan Doyle’nin kendisinden daha ünlü
dedektifi…
BAŞKAN - Arkadaşlar bu kadar muhabbet yetsin diyelim mi? Duruşmaya başlasak diyorum. Aslında ben çoktan
başlayacaktım da dosyayı okumadığımdan ağırdan
alıyorum. Gerçi iddianame okundu ama onu da doğru dürüst dinlemedik;
bakalım ne yapacağız. En iyisi Savcı Bey bize dosyayı özetleyiversin.
1. ÜYE - Başkanım, dosyayı ben de
okumadım ama çok casusluk romanı okudum, siz
de uygun bulursanız bugün duruşmayı ben yönetsem, sanıklara soruları ben sorsam, diyorum.
2. ÜYE - Başkanım, ben de çok
polisiye okudum; ben de yönetebilirim.
BAŞKAN - Ben varken olur mu canım; usule aykırı.
1. ÜYE - O zaman sanıkların
sorgusunda sorulacak soruları bize danışsanız.
2. ÜYE - Öyle yapalım Başkanım, biz
kulağınıza fısıldarız…
BAŞKAN - Olur olur; önce Savcı Bey bize dosyayı bir özetlesin de sonrası
kolay… (Savcı, başkan ve üye yargıçlara dosyayı özetler. Sesi duyulmaz. Bir
süre izleriz.)
BAŞKAN - (Savcı’nın açıklaması
bittikten sonra zile basar. Gelen mübaşire) Sanıkları, avukatları, izleyicileri, herkesi al içeriye;
acele et, duruşmaya başlıyoruz!
(Salonda herkes yerini aldıktan sonra
etrafı süzer ve oturumu açar.)
Te’nin. 28. Özel Mahkemesinin 3. oturumunu açıyorum. Davamız casusluk davası. Sanık sayısı 150.
Tutuklu sanık sayısı 66. Savcılık ddianamesini daha önceki iki
oturumda okuduk. Şimdi numara sırasıyla sanıkların
sorgusunu yapacağız. İlk sanık huzura alınsın.
(İlk sanık huzura alınır.)
BAŞKAN - (Yazmana) Kimlik tespitini
yap kızım.
(Yazman sanığa sorarak kimlik tespitini
yapar. Konuşmaları duymayız. Kimlik tespitinden sonra)
BAŞKAN - (1. Sanığa) İddianameyi
daha önce okuduk. Ne ile suçlandığınızı biliyorsunuz. Askeriyenin
kullandığı uçakların modellerini, tiplerini, teknolojik
özelliklerini, dolayısıyla devletin gizli sırlarını gizli örgüt mensubu
olarak yabancılara satmakla suçlanıyorsunuz. Bu iddiaya ne diyorsunuz.
SAVCI
- Satmamış da satma girişiminde bulunmuş
sayın Başkanım. Satma işlemini gerçekleştirememiş.
BAŞKAN - Savcı Beyi duydunuz. Yani suç teşebbüs safhasında kalmış. Buyurun.
1.SANIK - Sayın
Başkanım, bu iddialar kesinlikle doğru değil. Benim, bırakınız almayı
satmayı; tipini, modelini; bu uçakların varlığından bile haberim yok.
BAŞKAN - İnkâr ediyorsunuz ama evinizde yapılan aramada çeşitli uçakların çizimleri, maketleri, uçakların
teknolojik özelliklerine ilişkin kayıtlar bulunmuş.
Bunların içinde Askeriye tarafından devlet sırrı olarak kabul edilen uçaklar da var. Bu
uçaklar konusunda yabancıları bilgilendirmek asusluk
suçunu oluşturur. Deliller aleyhinize…
1.SANIK - Başkanım, benim
ilkokulda okuyan bir oğlum var. 4+4+4’ün ilk 4’ünün
son sınıfında daha. Bunun aklı fikri uçaklarda. Benim bildiğim küçük çocuklar araba, otomobil
sevdalısıdır, bizimki 3 yaşından beri uçaklarla yatıp kalkıyor. Bilgisayar
mıdır, Ped midir nedir, elinde bir aygıt durmadan
uçakları bulup onlarla oynuyor.. Sonra bunların resimlerini, özelliklerini bilgisayar çıktısından,
yazıcıdan alıp türlerine, çeşitlerine göre ayırıyor,
boyuyor, maketini yapıyor, oynuyor falan… İşte polisler
evi bastıklarında bu çizimleri, maketleri, uçaklara ilişkin bilgileri bulup alıyorlar ve sonra da beni
casuslukla suçluyorlar. Bütün hikâye bu…
BAŞKAN - Söyledim ya, bu uçakların
bazıları üzerinde Askeriyenin gizlilik kaydı var.
Yani bu uçaklara ilişkin bilgileri elde bulundurmak bile başlı başına suç. Kaldı ki sizin bir de bu
bilgileri Amerikalılara satma girişiminiz var.
1.SANIK - Başkanım, bu olay
başıma geldikten sonra araştırdım. Askeriyenin gizlilik kaydı koyduğu uçaklar eski model uçaklar. Bu gizlilik
kararı ne zaman alındı bilmiyorum
ama şimdi bu uçaklara ilişkin tüm bilgilere 3 yaşındaki çocuk bile bir bilgisayar tıkıyla ulaşabiliyor.
Yani bunun bir gizliliği kalmamış.
Bu bilgi zaten herkesin elinde iken, kim, neden benden satın alsın
ya da ben kime satayım!? Sonra biz bu uçakları nerden aldık? Amerika’dan.
Amerika bize sattığı uçağın bilgisini neden bizden satın alsın?..
1. ÜYE - (Başkana doğru eğilerek) Başkanım, bu işte kadın parmağı olup olmadığını
sorsanız.
BAŞKAN - (1. Sanığa) Bak Hakim Bey
ne diyor? Bu casusluk işinde kadın parmağı var
mı? (1. Üye’ye döner) Yani Mata Hari
gibi değil mi?..
1. ÜYE - Yok Başkanım. Yani sanığı
tuzağa düşürüp elindeki belgeleri alabilmek için
ya da kadınla birlikteliklerini gizlice kameraya alıp şantaj gibi falan…
BAŞKAN - (1. Sanığa) Var mı böyle
bir durum?
1.SANIK - Ne ilgisi var!
Ortada gizli bir belge mi var ki bunları bana soruyorsunuz!
BAŞKAN - Tamam, tamam… Başka diyeceğiniz var mı?
1.SANIK - Yok…
BAŞKAN - Siz buyurun yerinize geçin… (Mübaşire)
İkinci sanık gelsin.
(İkinci sanık huzura alınır. Yazman kimlik tespitini
yaptıktan sonra sorguya geçilir.)
BAŞKAN - Siz de casuslukla suçlanıyorsunuz .
Ne diyorsunuz? Evinizde, Askeriyece üzerinde
gizlilik kararı olan çeşitli gemi, feribot, yelkenli, denizaltı resim ve maketleri ile bunların
kullanımına ilişkin bilgileri ihtiva eden belgeler bulunmuş. Bunları yabancılara satmak istemişsiniz? Bu da
mı çocuğun marifeti?
2. SANIK - Ne yazık ki öyle.
Bizim oğlan da gemilere merak sarmış işte. Başkanım, bakın bütün bu resim ve belgelerin tamamı bilgisayardan alınmıştır.
Bu nedenle bunların gizliliğinden,
yasaklılık durumundan söz edilemez. Ayrıca, bilgisayardan herkesin ulaşabileceği
bu bilgilerin alım satımı da söz
konusu olamaz.
BAŞKAN - Peki kadın parmağı falan?
2. SANIK - Yok böyle bir şey
Başkanım.
BAŞKAN - Peki, siz de geçin yerinize. (Mübaşire)
3. Sanık gelsin.
(3. Sanık huzura alınır. Kimlik tespitinden
sonra sorguya geçilir.)
BAŞKAN - (3. Sanığa) Sizin de çocuk
tabii…
SANIK
- Evet Başkanım.
BAŞKAN - Anlaşılan bu işlerde kadın parmağı yok da çocuk parmağı var…
Buyurun, anlatın.
3.SANIK - Başkanım,
bizimkisi biraz farklı. Bizim oğlan henüz 3 yaşında. 3 yaşında ama elinden hiç kâğıt kalem eksik
olmaz. Hiç durmadan bir şeyler karalar durur.
Bunlar resme benzemese de herkes yine kendine göre bir şeylere benzetir. Polisler bizim evi
bastıklarında nerdeyse iki valiz dolusu bu karalamalara
el koymuşlar ve sonra da bunlar yasaklı, gizli silahlar; füze, makineli, top, tank, obüs, bomba, uçak
savar resimleri falan diyerek…
(Sahne kararır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder